Oyunlaştırma iş dünyası için yeni bir kavram olmasına karşın günümüzde çoğu şirket tarafından biliniyor. Gerek doğru, gerek yanlış bilgiler dolaşıyor havada. Fakat en azından ismi duyuluyor. Oyunlaştırma Önyargısı da bu noktada yavaş yavaş yıkılmaya başlıyor. Birkaç sene önceki bilinmezlik örtüsü kalkıyor.
Kurumların vizyonu, bazen yanlış kararlar ile şekillenebilir. Bunun geçmişte çok örneğini gördük. Mesela Websitesi, Sosyal Medya ve İşveren Markası bu şekilde değerlendirilen büyük yanılgılar. Peki aynı şey Oyunlaştırmanın da mı başına geliyor? Oyunlaştırma kavramının yanlış anlaşılması ve ben bilirimcilerin eksik kurguları sayesinde bu kavramdan yeterince faydalanamıyor muyuz?
Oyunlaştırma Önyargısı ile Firma Cevapları
2 sene öncesinde oyun tabanlı öğrenme ve oyunlaştırma (Gamification) görüşmeleri yaptığımda bazı şirketler;
– Ali bey, kusura bakmayın. burası ciddi bir kurum. Burada oyuna eğlenceye ayıracak vakit yok. Çalışanlardan iş yapmalarını bekliyoruz. Çok isterlerse mesai dışında gidip oynarlar.
– Oyun öğrenmenin önüne geçer ve vereceğiniz eğitim çok da işe yaramaz.
– Çalışanlarımız oyunu duyunca eğitime katılmak istemez.
– Normal eğitimin yerini hiçbir şey tutamaz.
Diyen kurumlar duydum. Oyunlaştırma, Gamification nedir? diye sormak yerine hemen kendi düşündükleri şekilde algılayıp yargıladılar. Bu önyargılar o kadar ciddiydi ki, kurumun vizyonu olmuştu resmen. Flying spoon Kurucularından olan Olcayto Cengiz‘in hazırladığı aşağıdaki görsel durumu çok güzel özetliyor aslında.
Hani kurak, bakımsız bir bahçe görürsünüz bir yerde. Sonraki yıllarda bi bakarsınız çiçekler böcekler ağaçlar yeşillikler olmuştur ya. İşte öyle manzaralarla karşılaştım. O görüştüğüm Oyun ve Oyunlaştırma Önyargısı olan kurumların bazıları dört elle sarılmışlar bu işe. Benimle olmasa da, başka firmalardan danışmanlık ve eğitim almışlar. Ama oyun ve oyunlaştırmanın önemini kavramışlar. Hatta Oyunlaştırma konusunda bizzat görüşmediğim ama çok fazla önyargılı olduğunu duyduğum bir şirket sahibi, özellikle kendi isteğiyle bir sistem kurmuş. Buradan çıkaracağımız ders; Kime, ne söylediğin değil, Ne zaman söylediğin önemlidir! Oyunlaştırma Önyargısı aşabilmek için doğru kişilerle projeler gerçekleştirip ortaya somut deliller çıkarmak gerekiyor. Bu sayede bazı insanların ilgisini çekebiliriz.
Oyunlaştırma yavaş yavaş bilinirliği artan ciddi bir yardımcı oldu çoğu kurum için. Geleneksel yöntemlerin işe yaramadığı alanlarda hayat kurtaran cinsten performans gösterdiği için bazı kurumlar önceden davranarak bu sistemi sahiplendi.
İşveren Markası İle Benzer Yaşam Döngüsü
Mesela İşveren markası da iş dünyasına böyle giriş yapmıştı. Yazık ki ilk başlarda çoğu kurum olayın farkına varamamıştı veya ikna olamamıştı. Ama sonraları artan bir talep oldu. Hatta bir çok kurum olayı çok yanlış anladı. Ama İşveren Markası bilinci oluştu. İşte Oyunlaştırma da aynı şekilde bir ürün yaşam döngüsüne sahip. İlk başlarda rededen, tanımayan ve tutmaz diyen kişi ve kurumlar çıktı. Sonraları, Konunun önemini hissedenler ilgi duymaya başladılar. Mesela güzel örneklerle karşılaşan kişiler kendileri de dahil olmak istedi. Fakat gerek, ben bilirimciler, gerekse de kalifiye danışman eksikliği nedeniyle Gamification yapıyoruz diyerek aslında yapamayanlar da oldu. Şuan iş dünyasına baktığımızda Oyunlaştırma için sadece puan ve rozet vermek olduğunu düşünen çok sayıda kişi var. Bunun alt yapısındaki mekaniklerden haberi olmayan, böyle giderse de hiçbir zaman olmayacak oyunlaştırma önyargısı sahibi bir çok insan var.
Kültürümüz gereği belirli kavramları çok kolay öğrendiğimizi sanıp hızlıca tüketirken o kavramdan doğru bir şekilde faydalanamıyoruz. Bunun tarihimizde sıkça yeri var. Gerek Türk kültürüne ısrarla yabancı danışmanlık sokmak isteyen kurumlar, gerekse de çok egolu ve iki video izleyerek her şeye hakim olduğunu zanneden yöneticiler yapıyor.
Oyunlaştırmadan Gerektiği Şekilde Faydalanamıyoruz
Gamification ılık bir yaz akşamı meltemi gibi tenimizi okşayıp uzaklaşıp gidiyor. Biz bunu rüzgar gülleri kurup enerjiye dönüştüremezsek o meltem sonrasında kendimize yapay enerjiler bulup serinletmek zorunda kalacağız. Çok maliyetli dışsal motivasyonlar yerine, iç motivasyon (Self-motivation) kanallarını keşfedemessek şirket içi krizler yaşayacağız. Davranış değişimini unutup günü kurtarmaya gayret edersek asıl hedeflerimizi unutacağız. Bunlar sadece bir öngörü. Sizlerin de bu konuda söylemek istedikleri olursa yorum veya mesaj yoluyla bana iletebilirsiniz.
Oyunlaştırma Danışmanlık ve Eğitim içeren sayfam:
Eğitim ve Oyunlaştırma Danışmanlığı