İnsanın doğasında iz bırakma tutkusu var. İlkel kabile toplulukları da mağaralara bir şeyler çizdi. Geleceği hayal edemedikleri için, yalnızca kendinden sonra gelen çocukları ve torunları görsün diye düşündü. Ama şans bu ya, on binlerce yıl sonra bile denk geldik ve anlamaya çalıştık. Yaklaşık 10 bin yıl önce Arjantin’de Eller Mağarası diye anılan mağara içinde alışılmışın dışında sadece av veya ayinler resmedilmedi. İnsanlar, ellerini kullanarak duvarlara izler bıraktı. Mağaradaki eller de bir şeyler anlattı bize, çizilen öküz de mamut da. Her zaman iz bırakmak istedik, ya da bırakılan izleri anlamaya çalışan.
Peki insan neden iz bırakır?
Bilinen en eski insansı izi Girit adasında fosilleşmiş tortularda keşfedildi. Yaklaşık 6 milyon yıl önce oralarda gezen yaklaşık 50 ayak izine rastlandı. Daha modern insanların bıraktığı bilinçli izler de var elbette. İngiltere’deki Stonehenge taşları da halen ne için yapıldığı bilinmeyen bir anıt olarak duruyor. Daha eski ve planlı olan Göbekli Tepe’deki yapılar ise birer dini merkez olarak karşımıza çıkıyor. Hatta Peru Nazca Çölünde bulunan üç bin yıllık, yüzlerce metre genişliğindeki çizimler, gerekçesi net olarak belli olmayan ve neye dayanarak oraya çizildiği bilinmeyen bir iz olarak karşımıza çıkıyor.
İnsanlık Buradaydı
İnsan doğası gereği iz bırakmaya meyilli. Mısır piramitlerinin üstüne çıkıp ismini kazıyan asker gibi, günümüzde de herhangi bir tarihi esere ismini, sevdiğini kazıyan, kalp yapan insanlar var. Sokak duvarlarını boyayan grafiti sanatçıları, illegal olarak başladıkları hareketi artık bazı şirketlerle anlaşarak profesyonel bir işe dönüştürmüş ve şirket iç ve dış duvarlarını boyuyor. Altına da kendi ismini yazıyor. Birinin ismini bir yere kazıma konusunda Esaretin Bedeli filminde bir sahne vardır. Hapishaneden çıkan Brooks kaldığı odada duvara “Brooks Was Here” yazar. Belki klasik bir insan davranışını bu filmde göstermişler. Buna benzer bir örneği Ayasofya içerisinde de görüyoruz. 9. Yüzyılda bir Viking komutanı Ayasofya’nın duvarına “Halvdan Buradaydı” diye yazıyor. İnsan bir şekilde fark edilmek istiyor. Ardından da hatırlanmak. En sonunda Dünyada yaşam sona erdiğinde, bıraktığımız izlere bakan farklı bir organizma şunu görecek; İnsan Buradaydı!
Şimdilerde büyük ve farklı tasarımlarda binalar yapıyoruz. İz bırakmak için. Mesela ülkelerin belirli sembol yapıları vardır. Eiffel kulesi, Sydney opera binası, Burj El Arab, Piramitler, Çin seddi gibi yapılar farklı tarihlerde inşa edilmiş ve belirli amaçlarla kullanılmış. Bazen bilinçli, bazen de bilinçsiz bir şekilde iz bırakabiliyoruz.
Genelde dar kapsamlı planlarımız olduğu için çocuk ve torunlara ev arsa ve bir miktar miras bırakıyoruz. Hatırlanmak için. Biraz daha şanslıysak(!) şirketler bırakıyoruz. Yaşlı amcaların siyah beyaz resimlerinin duvarları süslediği… Ama imkân yoksa kuru bir nasihat bırakıyoruz. Kederlenip bir masada eşe dosta annem böyle derdi, babamın bir lafı vardı diye. Bazen de davranışlarımızla iz bırakırız. Biz gitsek de ardımızdan o davranışlardan bahsederler. O böyle yapardı, şöyle derdi gibi. İşten ayrılan bir arkadaşımızın molaya çıkış şekli bile uzun bir zaman onu hatırlamamıza sebep olur.
İz Bırakma Tutkusu Toplulukları da Tetikler
Ülkelerin sembol yapıları arasında, sanırım en bilinçlisi Dubai’deki yelken otel diye de anılan Burj El Arab. Dubai emiri Muhammed bin Raşid el-Mektum, bu bilinçle dünyaya bir iz bırakmak istiyordu. Ülkesinin yalnızca petrol ile anılmasından rahatsızdı. İz bırakma tutkusu sayesinde ülkenin çehresini değiştirecek birçok girişim için harekete geçti. Bunlardan en ölümsüz olanı da şüphesiz Burj El Arab oldu. Daha önce belgeselini izledikten sonra bir de yazısını yazmıştım. Eiffel kulesi ise biraz daha farklı bir hikâyeye sahip. Sadece fuar kapsamında inşa edilen, tasarımı esnasında da büyük eleştirilere sebep olan, yapıldıktan bir süre sonra kaldırılması planlanan fakat alınan bir kararla ölümsüzlüğe kavuşan ünlü kule. Bazen de bilinçsiz olarak bırakabiliyoruz bu izleri.
Ovadaki küçük kabileleri bir araya getirip dünyanın gelmiş geçmiş en büyük toprağına sahip olan Cengiz Han da, 11 yıllık kariyerinde bilinen dünyanın neredeyse tamamını fetheden Büyük İskender de, hatta yıkılmış ve her köşesi işgal altında bir ülkeyi yeniden kuran ve yücelten Mustafa Kemal Atatürk de ölümsüz izler bıraktı.
Sanatın İzi
Sanat eserleri de karşımıza bir iz olarak çıkar. Mesela Michelangelo’nun Sistina Şapeli çizimleri, Davud heykeli bunların arasındadır. Mozart ve Vivaldi’nin eserleri de aynı şekilde ölümsüz eser olarak karşımıza çıkar. Mesela Four Seasons ya da 40. Senfoniyi her dinlediğimde aynı keyfi alabiliyorsam bırakılan bu ize olan hayranlığımdandır. Moonwalk gibi efsanevi dans hareketleriyle müzik dünyasına iz bırakan Michael Jackson da, 27 ler kulübünün dramatik üyeleri de hep iz bırakıp gittiler. Hieronymus Bosch, Dünya Zevkler Bahçesi ve Diego Velázquez’in Nedimeler eserinde yaptığı gibi bıraktığı izi anlamlandıramadığımız da oldu, çok net içselleştirdiğimiz de… Ama en sonunda bu izlere ve izi bırakanlara hayran olduk.
Her eser bizi bu şekilde mutlu etmez. Bazıları da olumsuz izlerdir. Her bakıldığında veya düşünüldüğünde bizleri olumsuz etkileyen, zarar veren ve üzen izler de vardır. İz bırakma tutkusu kötü insanları da tetikler. Mesela 2. Dünya savaşı sonrası anıt müze haline çevrilen esir kampları bunlara birer örnektir. Ya da belirli bir olaya istinaden yapılan anıtlar ve heykeller de o keza. Her izin, kendi için olumlu veya olumsuz etkileri var. Kimi mutlu eder, kimi ise mutsuz. İz bırakanlar için de aynı şey geçerlidir. Geçmişin kötü karakterleri de yaptıklarını bu minvalde bırakıp kötü ideolojilerini bu şekilde bir ize dönüştürdü.
Senin Bıraktığın İz Ne?
İz bırakma tutkusu. Bunun için de çok çabalıyoruz. Peki biz ne bırakacağız? Sen ne bırak mayı planlıyorsun? Düşündün mü? Belki çocuğa, toruna. Belki eşe, dosta ya da tüm dünya insanlığına bırakacağımız iz nedir?
Siz de etrafınızdaki iş arkadaşlarınıza, dostlarınıza ve ailenize sorun; sizi ne ile hatırlıyorlar? Ne ile konumlandırdılar? Sizi diğerlerinden ayıran davranış, söz veya eserleriniz var mı? Belki ummadığınız bir şeyle karşılaşacaksınız. Yeni haftaya bu şekilde başlayın belki bahar size yeni bir farkındalık katacak. Olumsuz izleriniz varsa silmeye, olumluları da güçlendirmeye hazır olun.