Genel olarak hayatta karar aldığımız her anda mantığı kullanırız. Mantıklıysa kabul ederiz. Akla uygun ve pratik yararı ön planda tutarız. Peki gerçekten sadece mantığa mı bakarız?
Bireyler kendi veya toplum adına karar verecekleri zaman bilgi ve tecrübelerine dayanak oluştururlar. Temeli yoksa veya daha önceden deneyimlemediyse karar verme o zaman zorlaşır ve stres altında akılcı olanı tespit etmeye gayret ederiz.
Doğrudan verilen kararlar mantıkla alakadar değildir esasında. Bilgi ve tecrübeye binaen verilmiş bir kararın sizi mantık namına geliştirdiğini düşünmek kumdan yapılan kalenin taş gibi sert olduğunu iddia etmektir. Velhasıl sorgulamadan aldığın karar doğru da olabilir yanlış da. Buna düz mantık veya Aristo mantığı da diyebiliriz.
Bu tip alışkanlıklar zaman geçtikçe sorgusuz kabullendiğimiz ve direk uyguladığımız şeyler olabilir. şeyler diyorum çünkü kapsama alanı oldukça geniş. örneğin işletme içerisinde belirli bir döneme ait alınmış bir kararın yıllarca süregelmesi, bir simitçinin artık telaffuzunu anlayamadığımız bir şekilde bağırması.
Bazen mantıklı olduğunu direttiğimiz konular aslında alışkanlık veya bilgi birikimi de olabilir. Bu karar mekanizması sosyal olan kısmıdır. Alışkanlıklar, duygusal ve bilgiye dayalı tespitler sosyal mantığa, Sorgulamacı, sağlamacı ve bazen de şüpheci tespitler ise sayısal mantığa girer. Mantığı ikiye ayırarak karar alma konusunda ne derece detaycı olduğumuzu görmüş oluruz.
Her Şeyin Başı Fevri Olmamak
Ani gelişen bir olaya istinaden fevri alınan kararlar bizleri çoğu zaman yanlışa sürükler. Dolayısıyla karar alma aşamasında fevri olmamak için sorgulayarak ve Araştırarak düşünmemiz gerekir. Abd’nin gelmiş geçmiş en büyük başkanı (bu tabir bana ait) Abraham Lincoln’ün sevdiğim bir duruşu vardır. Sinirli olduğunda oturup düşünmek, sakinleşmek ve direk karar almamak gerektiğini belirtir. yani; “Yumrukların sıkılı iken karar alma.” Öfkeli veya çok duygusal durumlarda da karar alma. Öz tahkikatını yap ve düşün. Bu vesile ile daha faydalı bir karar alabileceksin.
İş Yaşamında Yeri
İş yaşamında malumunuz her bireyin görev ve sorumluluklarından dolayı stresli bir çalışma ortamı vardır. Kimisi işine kimisi ise ortamda bulunan bireylere veya sisteme karşı alçak veya yüksek duyarlılık gösterirler. Bu vesile ile ani gelişen durumlara tepkiler genellikle fevri ve dayanaksız olur. Çok basit bir olay sonrası gül gibi işini bırakmak zorunda olan, kovulan, istifa eden veya uyarı alan bireylere bizzat şahit oldum. Sayısal mantık çerçevesinde karar mekanizmasını kullanabilmiş olsalardı herhangi bir zarardan etkilenmeyeceklerdi. Fakat duygularına yenik düştüler ve kaybettiler.
Farklı bir durum ise işleyişler ve çeşitli görev takımlarını sorgulamadan, böyle gelmiş böyle gider sorunudur. Burada belli ki zamanında bir olaya istinaden işleyişlerde bazı düzenlemeler yapılmış. Sonrasında gerek kalmamasına rağmen o işleyiş devam etmiş. Görev ve sorumlulukları içinde yer almasına rağmen kimse sorgulamamış. İşte bu kangrenleşmiş hali ortadan kaldırmak için sağlaması ve izahı iyice yapılıp değişiklik için öneri sunmak gerekmektedir. Mantık cevap vermediğinde alışkanlıklar devreye girer. Değişimden korkmak; hem pratikte yarara, hem sayısal mantığa hem de gelişmeye sekte vurur.
İster ebeveyn olun, ister bir yönetici. Çevrenize her zaman sayısal mantığın gücünü aktarın. Fevri olmayın. Sorgulamayı elden bırakmayın.