#ikzirve15
İlk geldiğimde kendimi 18. Yüzyıl Fransa’sında sandığım doğrudur. Her an Marie Antoinette çıkıp gelecekmiş gibi özenle korunmuş bir dokuya sahip bir yer. Ülkemizin gurur kaynağı olan Boğaziçi Üniversitesinin zirvesinde bulunmak güney kampüsünü gezmek ve yaklaşık 130 yıllık o binada günümüz ve gelecek ik uygulamalarını konuşmak etkileyiciydi. Bu atmosfer içerisinde duvarlarından, çatısına, kapılarından oturaklarına kadar tarih kokan bir kültürü yaşamak ilginç bir deneyimdi. Hele ki o meşhur fırtınanın yol açtığı uğultu ile kendimi iyice eski dönemlerde hissettim.
Başlıca bir yazı konusu olabilecek güzellikteki üniversitenin tarihi ve başarılarını bir yana bırakarak zirveye dönelim. Üniversite zirvelerine nazaran gayet profesyonel bir düzen ve programa sahipti. Konuşmacılar kendi konularında uzman ve otorite olarak bulunuyorlardı. Her oturuma olmasa da beni en çok etkileyen oturumlara değineceğim.
Bekir Ağırdır Efsanesi
Sevgili Bekir beyi canlı olarak 3. Dinleyişimdi. Ayrıca televizyonlarda özellikle seçim dönemlerinde kendisine danışıldığı için çoğunuz tanıyorsunuz. Konda isimli araştırma şirketinin genel müdürü olan Ağırdır, hem elindeki ilginç istatistiklerle hem de üstün yorumlama zekasıyla muhteşem bir konuşmacı. Ayrıca zirvenin başından itibaren salonda bulunarak tüm konuşmacıları dikkatle dinleyerek bizlere başka bir şeyi de öğretti. O da konuşmacı olan kişinin yalnızca konuşma saatinde gelip konuşup gitmesi efsanesini yıktı. O sadece konuşmadı. Dinledi de. Bu çok önemli bir fark.
Konuşmasına gelince. Sahneye çıktığında radikal bir karar almış ve öncesinde hazırladığı sunum yerine sohbet etmeyi tercih etmişti. Sunum yapanlar bilir. O sunumu hazırlamak için günlerce hazırlanılır. Doğaçlama konuşmak her babayiğidin harcı değildir. Velhasıl kendisi öyle yaptı ve doğaçlama olarak kafasındakileri bizlere aktardı.
- Türkler değişti ve değişmeye devam ediyor. Kültür taşlarımız da evriliyor ve bu süreçte değişim gösteriyoruz. Yani kavramlar, süreçler, algılar ve en önemlisi toplumsal hassasiyetler.
- Günümüzde sadece mecburiyetten bağlı bulunduğum kuşağın değil tüm çalışanların ortak görüşü bağlanmamak. Şirketinde çalışan bağlılığı mı istiyorsun? Tabii ki, Kırmızı kar yağdığında!
- Dijitalleşmenin like sayısıyla ölçülmez! Bu konuda anlaşılan tek şeyin facebook ta ilan yayınlamak olduğunu sananlar bir bardak su içsin like ları takip etsin. Bu alet çantasına ekleyebileceğiniz bir alet değil. Aksine komple alet çantasını değiştirmektir.
- Yerelleşmekten Korkmayın. Büyük düşün yerel uygula. Yani diyor ki, sen başka bir coğrafyanın kültürüyle geliştirilmiş bir uygulamayı kendi ülkende aynı şekilde icra edersen verim alamazsın. Yerelleşin! Yereli sevin! Kültürünüzü tanıyın! Ahmet’e, John muamelesi yapmayın.
- Verim için pikniğe götürme, ona iş garantisi ver. Diyor ki, “küçük ve yapmacık etkinliklerle performansı artırmaya çalışıyorsan rüya görürsün. Ona iş garantisi ver bak bakalım verimi nasıl artıyor.” Bu bizim anlayamayacağımız bir şeydi. İlk söylediğinde anlayamıyoruz elbette. Çünkü bize göre Bekir beyin söylediği saçmalıktan ibaret. Eminim tüm ik cılar öyle düşünüyordur. Fakat adam yapılan araştırmaları açıklıyor. Sadece kendi şirketin için düşünme. Tüm ülkede yapılan araştırmalarda gençlerin en büyük sorunu iş garantisi. Her Cuma akşam saat 17:00 de mailine tedirgin bakan çalışanlardan bahsediyorum. Yönetim toplantısı esnasında tırnaklarını yiyerek soğuk terler akıtan, inşallah kovulmam diyen çalışanlardan. Bunu anlamak zor olsa gerek. Zaten çalışanı anlasaydı ik, bu kadar eleştirilebilir miydi? İk neydi? Yönetime yaranmak değil miydi? İşten çıkarılma kararı verilen çalışanın arkasında durmamak ve evraklarını hemen hazırlamak değil miydi? Çalışana selam vermemek değil miydi? İk adı altında personel yönetimi yapmak değil miydi? İsim değişti peki ya zihniyet?
- Mesela çalışan bağlılığı konusunda bir tespiti var ki benim çok hoşuma gitti. Ben de yorumlayarak farklı bir bakış açısı getirdim. Çalışan bağlılığı ufo gibidir. İspatlanamaz ve olup olmadığı söylentidir. Günümüzde sadece mecburiyetten bağlı bulunduğum kuşağın değil tüm çalışanların ortak görüşü bağlanmamak. Yani çalışan bağlılığına gerek olmadığı için unutabiliriz. Ne zaman ki kanlı canlı bir ejderha getirirsiniz karşıma veya ufo iner taksim meydanına işte o zaman çalışan bağlılığından bahsedebiliriz. Şirketinde çalışan bağlılığı mı istiyorsun? Tabii ki, Kırmızı kar yağdığında!
Yasakçı İk dan, Özgürlükçü İk ya
Boyner Holding Başkan yardımcısı eski yöneticim İdil Türkmenoğlu ve Avukat Mehmet Uçum söyleşi şeklindeki sunumlarında Kurum içi demokrasiden bahsettiler. Benim Boyner holdingdeki en sevdiği uygulama kurum içi eşitlik irdelendi. Yani ayrımcılığın pozitifi negatifi olmaz. Eşitlik tüm hücrelerinde olmalı. Birinin iyiliğini gözetirken işgüzarlık yapıp onu işten soğutabileceğini düşün. Sırf engelli veya kadın olduğu için mağazada akşam mesaisine yazmadığında belki de onun daha fazla para kazanmasına ve hatta terfisine engel olabileceğini unutma. Demokrasinin gereği olarak herkesçe karar alınmalı. Yemekhane, servis ve hatta mesailer için katılımcı bir sistemle ortak karar alınmalı. Yöneticilik yerine yönlendirme yapılmalı. İnsanlar yönetilemez, yönlendirilebilirler. Yönetim kavramı ise insan üzerinden değil de süreç üzerinden işlemelidir. Cezalandırıcı bir sistemden, değerleri ön plana çıkaran bir sistemi inşa etmeliyiz. Boyner’de disiplin kurulu yoktur. İlke ve etik değerler vardır. Birisinin potansiyel cezalandırılan olması yerine değer verilen olduğunu bilmesi gerek.
Ayrıca bunlar da konuşuldu
Kariyer.net Ceo su Yusuf Azoz, “kobilerin dijitali özümsemesi için zihin haritalarının değişmesi lazım” ik ya pahalı bir şey olarak bakmak onların olayı baştan anlamadığını gösterir. Kobileri kazanmak için başlıca süreç ve sistemler hakkında bilgilendirmek gerek. Zihin haritalarındaki ön yargıları bu şekilde değiştirebiliriz.
Defacto İK dan sorumlu Başkan yardımcısı Oğuz Erdoğan, Şirket büyüme kararı alınca yöneticilerimizi kendimiz yetiştirmek istedik. Uzun ve masraflı bir süreç ama en iyisi bu olacaktı.
Doç Dr Erdem Özdemir, İSG konusunda güzel ve enerjik bir sunum yaptı. Hatta bu yaşta bu kadar eğitimin ardından nasıl da enerjik ve sosyal olduğunu düşündüm. Sunumunda 2 magazinsel ibare vardı. Öncelikle kadınların çok ağır işlerde çalışması üzerine. Böyle bir kural yok. Kadınlar çok ağır işlerde de çalışabilir. Ayrıca çalışan iş yerine sarhoş olmadığı sürece alkollü gelebilir. Bunlar kanunda yazan şeyler. Bunları bilmek ve istisnai durumlarda şirketi ve kendinizi zora düşürecek kararlar almamanız gerekiyor. Yani mevzuata hâkim olmalısınız.
Saide Kuzeyli, Hatalar üzerine bir sunum hazırlamıştı. Büyük liderler çalışanların hata yapmalarına izin verirler dedi. Tabii ki bir fiyaskodan ibaret linkedin ve facebook da yayınlanabilecek bir yazıydı sadece. Ama hata karşısında tekrar yapılmayacağına dair bir yaptırım olmalı bu cezai değil öğrenme odaklı olmalı dedi. Ki haklıydı. Bizim kültürümüzde hata hep geçiştirilen bir durumdu. Ve tekrar edilebilirdi. Doğal süreç içerisinde olabilirdi.
Zirvenin son oturumu Global Management Challenge ödül törenine ayrılmıştı. Yarışmayı 2007 den itibaren Türkiye’de yapılmasını sağlayan Ali Ayaz ilk 8 i ilan edip ödüllerini takdim etti.
Genel olarak iyi bir zirve olduğuna kanaat getirdim. Her ne kadar zirve boyunca sosyal medya kullanılmasa da başarılarını gölgeleyemez. Başarılı genç ekibi tebrik ederim. Ayrıca hazırlık sürecinde benimle irtibatta olan, misafirperverlik gösteren herkese teşekkürler.