Kendi işinin patronu mu olmak istersin. Yoksa bir şirkette çalışan mı olmak istersin. Cevabı basit görünüyor. Çevrenizde görebileceğiniz örnekleriyle genç girişimciler çoğunlukla.
Herkesin hayalidir aslında, sahil kenarında ufak bir restoran açmak. Kimi baba mesleğini tercih eder, kimi beğendiğini. Girişimciler kadar bu işi beceremeyen başarısız insan profillerini de görürsünüz. Veya sıkılan, zevk almayan. Tabi kendi işini yaptıktan sonra başka birisinin boyunduruğu altına girmek daha da zor. Nitekim bu şekilde tutunamayan insanlar da var etrafınızda.
İşe girişen insanın aldığı risk aslında budur. Ama kimse farketmez bu gerçeği. Girişimin başarısız olması değildir zor olan. Mesele tekrardan iş hayatına atilabilmektir. Önceleri dükkanı nın vergisi peşinde koşan genç arkadaşım, şimdi bordrosuna bakarken zorlanır aslında.
Beni bu konuda korkutan şey bunlar değil elbette. Beni küçülmek korkutur. Büyük bir şirkette idareciyken küçük bir şirkette patron olmak okadar da zevkli değil. Sırf kafam rahat olacak, istediğim gibi davranacagim için iş kurmak bana göre değil. Heyecanımın karşılığı hiç değil.
Ben kurum adamıyım. Kurumun içinde bir yapı taşıyım. Asıl farkı burada yaratmalıyım. Yerel ligde top koşturan bir takımın hem patronu hem forveti olmak yerine, süper ligde forma savaşına girmem lazım. Bu sayede ben kendimi ispatlarım