Bir insan kaynakları çalışanının, hızla geçip gitmesini istediği bir dönem varsa o da yıl sonudur. Her departmanın kendine has telaşı olurken ik nın içinde daha büyük fırtınalar kopar. Bu dönemde ik cılar hem işini yapıyor, hem de gözlem yaparak ölçümlüyor.
Malum Aralık ile Nisan ayları arasında pek çok şirkette çalışan ik cılar dünyadan kendilerini soyutlar ve işin içinden nasıl çıkacağını düşünürler. Bu tarz bir sürecin içinden gazi olarak çıkan arkadaşım Gül Lorasulam İnan yaptığı paylaşımları gözlemleyerek ona ortak bir yazı fikri önerdim. O da kabul etti.
“Maaş dönemlerinde çalışanların davranışları konulu tespitler”
Senaryonun gerçekleştiği yer
Yılsonu bütçeler, geçmiş hedefler ve buna bağlı gelecek yıl bir önceki yıldan % 20-%30 büyümeye göz dikmiş kobi veya holding şirketleri.
Rolleri tanıyalım
- Maaş zammı yapmak istemeyen patron ve yöneticiler
- Yıl dönümünde maaş zammı isteyen çalışanlar
Senaryomuz başlasın
Bazıları tutarlı, bazıları tutarsız ve hatta amaçsız “büyüme” için yapılan kritik konuşmalar toplantılar yapılır.
İnsan odaklı sistemden uzaklaşıp, köle odaklı sisteme dönüşen ilginç kurallarla ve içgüdüsel saplantılarla hareket etmeye çalışmalar. Ama bu üstü kapalı yapılır ki çalışanlar uyanmasın.
Yıl boyunca her şeyin farkında olan çalışana neredeyse batıyoruz izlenimi verip maliyetleri artırmamaya yönelik telkinlerde bulunmak.
Yıl boyunca tutan hedeflerden sonra yapılan kutlamalar, sevgi gösterileri, toplanıp alkışlamalar, pastalı börekli piknikler bir çırpıda unutturulur. Patronlar gardroplarından asık suratlarını giyer ve çalışanlara karşı psikolojik bir “batıyoruz” imajı çizerler. Maliyetler, enflasyon oranlarını, tefeydi tüfeydi derken kafası bulanan çalışan neredeyse şirkete borç vermeye yeltenecek duruma gelir. Ama patron çok onurludur. Biz bu şekilde kendimizi kurtaracağız der.
Patron bu sefer de Brave Heart filmindeki Mel Gibson makyajı yapmıştır suratına. Fatih Terimin soyunma odası konuşmaları yapılır. Başaracağız, bu ekonomik darboğazdan çıkacağız imajı çizilir. Çalışanlar bu kadar ekonomik zorluklarda maaşlarını aldıklarına dua eder hale gelirler. Zam bir yıl daha unutulur. Üstüne dantel örtüler örtülür.
Eğer ki bu şirkette 2 patronunuz varsa mutlaka iyi patron, kötü patron oyunları sergileniyor. Ama fazla heveslenmeyin. Çünkü sonunda yine aynı tablo oluyor ve şirketin ticari kaygıları, çalışanın insani kaygılarının önüne geçiyor.
Grup şirketlerinde bir işi yaptırmak onaylatmak çok zor ve meşakkatli olmasına rağmen, patronun gözüne batan çalışan doğuştan kaybedendir. Çalışanın en ufak hatası yüzüne vurulur. Savunma, tutanak, ihtar aldırıp sindirme ve diğerlerine gözdağı yoluna gidilir. Gidildi ve gidilecek de.
İş yapılmadığını (Satışta Türkiye 1. olsa bile), karlılığın olmadığını bahane ederek maliyet unsuru olarak görülen çalışanı işten çıkartarak karlılığının artmasını hedefler. Doğru ya çürük elmaları ayıklarsan kasadaki elmaların tamamı çürümez.
Tabi bu durum karşısında “kurnaz” çalışan da durmaz hemen kendine bir rol seçer
Baş roldeki kurnaz çalışan, patronun sevgisini kazanmanın, midesinden geçtiğini öğrenir ve yıl sonuna doğru fısıltı gazetesini devreye sokar. İnsan kaynaklarına, ayrılacağını ve maddi anlamda daha iyi bir iş bulacağı dedikodusunu yayar. Bazen bu çok işe yarar patron maaşını arttırmaya yönelir. Olan diğer gariban çalışanlara olur.
Dedikoduda yer alan latifelerden bir demet;
· Bana şu kadar paraya karşıdaki dağlardan teklif geldi. Oysa ben burayı seviyorum. O kadar istemiyorum, bana daha azını verin çalışmaya devam edeyim der.
· İnsan kaynakları departmanından nefret kussa bile, o dönemlerde can ciğer kuzu sarması hatta bir sevgi yumağı oluverir.
· Üstleri ne istediyse hayal etmesi yeterlidir. Anında kollar sıvanır. İşe girişilir. Maaş artış dönemlerinde bu çalışan cengaver olur, şirketi kurtarır.
Felaket senaryoları üretilir
O yoksa şirket batacaktır. Bulunmaz hint kumaşıdır. O giderse şirketin aurası düşer, imajı yerle yeksan olur. Patron bu durum karşısında kendisini bile sorgulayabilir. Hatta patron olarak kendi işinden şüpheye düşebilir.
Mutlu son
Çoğu yerde olduğu gibi çalışanın yaptığı işe (performansa) göre değil, patrona yakınlık kazanmıştır. Zam savaşlarını kazanan kurnaz çalışan Formula 1 podyumuna çıkar gibi patronun odasına girer. Diğer çalışanları durumdan haberdar etmemesi gerektiği dikte edilir. Şimdilik bununla idare et, ben zaten seni seneye daha iyi bir şekilde ödüllendireceğim denir. Ağzına bir parmak bal çalınır, bir eline de bal kavanozu verilir. “Başarılı” çalışmalarına devam etmesi istenir.
Alternatif son
Oysa Muhasebe departmanı kalabalıktır. Elbet bir tanesi molada veya yemekte diğer bir çalışanla karşılaşır. Ve “istemeden” de olsa o zam haberini yayar. Maalesef o patron, o işletme ve hatta o kadar oynanan oyunlar amacına ulaşmaz.