Öncelikle bu yazı bilimsel veriler ile ve yahut ünlü bir üniversitenin çok ünlü bir profesörünün makalesine binaen hazırlanmadı. Yalnızca şahsi fikir ve yorumlarımı içermektedir. Her hangi bir mecrada bilimsel dayanak olarak kaynak edilemez!
Her kuşak bir önceki ve sonraki ile arasında farklarla yaşar. He kuşak kendini en iyi sanmaktadır. Bir önceki kuşak çok geridir. Bir sonraki ise çok aşırı. Ortası yok mu bunun? Var her kuşak kendini ortada sandığı gibi, tek otoritenin bu kuşağın görüşlerini benimsemekle vasıl olacağına inanır. Şimdilerde kuşakların isimleri var. Çeşitli araştırmalarla belirli tarihleri kapsayan kuşaklar oluşturuldu. Ve son yıllarda o kadar çok konuşuldu ki. Herkesin dilinde bu kuşağın derdi ne? Ne istiyorlar. Nasıl anlaşabiliriz. Çok mu aşırıya kaçıyorlar gibi ek sorular ile araya soğukluk girmesine sebep oluyorlar.
Tarihi Kuşak Çatışmaları
Biz gelelim kuşaklar mevzusunda tarihe. Yani anlayacağınız üzere her 20-30 yılda bir kuşak değişiyorsa düşünün insanlık tarihinde ne kadar çok kuşak değişmiş. Elbette geçmiş yıllarda bilgi çağı ve teknoloji biraz daha yavaş ilerlediği için kuşaklar arası süreç daha uzun. Genellikle vesait sisteminin yaygın olması pek kuşak farkına yol açmamış. Her gelen bir öncekinin yolunda gitmiş. Saltanat usulü ve kopyalanmış hayatlar olmuş. Ama günümüzde bu kuşak farkları hızla artıyor. Süreç kısalıyor. Kendine tanımlanmış kuşağı kabul etmeyenler sıkıntı yaşıyor, arafta kalıyor. İlla doğduğum yıldan dolayı belirli bir çerçeveyi kabullenmiyorum. Kardeşim Y ise ben tam olarak Y değilim. Tarihte en büyük kuşak mevzusunda örneği muhtemelen bilindik simalardan verebiliriz. Padişah olarak Yavuz Sultan Selim en belirgin kişidir. Yeni nesil olarak babasına meydan okuyuşu, öncüllerinin tersine farklı bir fetih politikası izlemesi, 8 yıllık kısa bir zamanda yaptığı onlarca şey ile en farklı padişahtır. Bu da onun farklı bir kuşak olarak tarihte sahneye çıkmasına yol açar. Bu örneğin içine Fransız devriminde rol alan insanların bir önceki kuşaktan farklı düşüncede olduklarını da ekleyebiliriz. Ne dersiniz? Belki de Mustafa Kemal Atatürk devrimleri de bu bağlamda değerlendirilebilir.
Ayrıcalık mı Var ?
En popüler kuşağımız Y kuşağı. Malum askeri darbe, ekonomik sınıktılar, siyasi arbedeler çevresel faktörler nedeniyle X kuşağı daha bastırılmış duygular içerisindeydi. Y ise tam bu kaos durumları bitmiş, sözde refah zamanı gelmiş. Ülkemiz bolluk bereket görmüş, TRT de “Bu Toprağın Sesi” programının jeneriğindeki hasat edilen ekinler gibi neşe dolu bir yaşama akmışız. Şimdi X in Y ye bakış açısına kıskançlık mı diyeceğiz peki? Asla! Ama bazı X kuşağına mensup kişilerden “o hooo bize de y kuşağında ki imkânlar verilseydi neler yapardık” gibi söylemler duydum. Sonuncusunu İk Zirvesinde bir oturumda duymam da garip geldi bana.
Kurumlarda Kuşak Çatışması
Kurum içi durumu kontrol ettiğimizde sonuçlar değişken. Kurumların çalışan profilleri ağırlık olarak hangi kuşaksa o kuşağın alışkanlıkları gündeme geliyor. Mesela baby boomer kuşağın son demlerini yaşadığımız zamanlarda X lerin yaşam ve karar alanlarının genişletildiğini görüyoruz. Malum son baby boomer 5-10 yıla emekli olacak. O zaman sahneye ilk çatıştıkları kuşak X ler geçecek. Ve baby boomer lardan ne çektilerse anlaşılma adına aynı şeyleri bilmeden Y üzerine kurgulayacaklar. Ve Y kendini sıyırıp başa geçtiğinde bu sefer aynı film farklı dillerde sahnelenecek Z lerin üzerine. Bu devran hep böyle dönüp dururken, kuşaklar arası etkileşimin çatışma halinden anlayış ve faydaya yönelik olması temennim. Yani etkileşimin dozu faydacılık, geri bildirimler ve hoş görüye dayalıysa sorun yok. Aksi halde şirket için çanlar çalıyor demektir.
Kuşaklar Arası Kopukluk
Bazı durumlar istisna da olsa kuşaklar arasında sorunlara teşkil olabiliyor. Bunlar kısaca bir önceki kuşağın zamanın ve sahip olunanın getirdiği şekilde alınan geçici kararların, bir sonraki kuşaklar için sorgulamadan kural kabul edilip uygulanmasıdır. Farklı bir örnek ile meramımı anlatmaya çalışayım. Hurafeler. Konumuzla ne alakası var diyenler için hurafelerin temelini söyleyeyim. Hurafe ortaya çıktığı zamanki farklı ir amaç ile araç edilmiş kurallardır. Örnek vermek gerekirse, ayna kırmak bereketsizliğe dalalettir. Neden? Çünkü ayna o tarihlerde çok pahalıydı. Ve insanların aynalara özen göstermesi için bu tip bir bilinçaltı oyunu ile etkilemeye çalışmışlar. Gece tırnak kesilmez. Gaz lambası yanan bir evdesiniz, elektriğin olmadığı bir tarihte gece tırnak kesmeye çalışılırken, göremeyip parmağınızı da kesebilirsiniz uyarısının günaha ve yahut kurala dönüşmüş hali. Buna benzer durumlar sonraları kuşak geçişlerinde sorunlar yaratmış ve kural halini almış. Sorgulama kısmı çalışmayınca da devamlılığını sürdürmüş.
Konuya dönersek, neydi efendim bu kuşak çatışması? Bir önceki kuşağın imkânlarının daha kısıtlı, bakış açılarının daha dar ve çevresel faktörlerin daha katı olduğu. Ama en önemli durum şudur ki; kuşak çatışmaları sanıldığının aksine ardıllar arasında değil de bir üst kuşak ile oluyor. Yani y ile anlaşamayan kuşak x değil baby boomer lardır. Elimde bilimsel veriler yok. Ama gözlem yapıyorum.
Şimdi Gelelim Y Kuşağı Meselesine
Konferansta çok ilginç bir konu vardı. Biraz da Y ler X leri anlasın. Ben son zamanlarda bu kadar yaratıcı bir kuşak konusu görmemiştim. Bize vereceği nedir derseniz, bakış açısıdır empatidir. Yani kendi derdine düşmüş kuşak savaşlarında kendi itibarı peşinde koşarken X lere ayıp mı ettik yahu? Fazla zorlamaya gerek yok. Nitekim anamız da, babamız da X. O kadar ayrımcı olmaya da gerek yok. Malumunuz kuşaklar arası farklar elbette olacaktır. Hatta bir söz var (bir yerden mi duydum tam emin değilim) “kuşaklar arasında fark olması o toplumun değiştiğinin kanıtıdır.” Düşünsenize aborjinler de bir kuşak 700 / 800 yıl sürüyordur =)
Y lerin, X leri ve üst nesilleri anlaması gerek. Bu yeteneği üretebilirlerse kendinden sonra gelecek olan Z lere bunu aşılamış olacaklar. Ama ne kadar uzak ve kendine dönük olurlarsa Z ler ile araları o kadar açılacak. Bir paradoks gibi düşünülebilir bu eylem. Anlayış, anlayış doğurur. Neticede Z ler bizlerin çocukları. Onları da biz doğuracağız.
Peki Ne Yapalım ?
Kendinden sonra gelen kuşaklara daha baskın davranmak, yalnızca uçurumu yükseltir. Empati kurmak her düzeyde işe yaradığı gibi, kuşak farkında da empatiyi unutmamak gerek. Elbette tahammül edemediğimiz üsluplar ile karşılaşacağız. Mesela bir üst kuşağın alt kuşağa hitap biçimi sert ve emir verici nitelikte olabilir. Siz bilmezsin, zamane gençliği ne anlar, bizim zamanımızda böyle olmazdı… Ve niceleri.
Elimize anlayışı, yüreğimize de empatiyi koyduğumuz sürece kuşak farkından doğan savaşları kazasız atlatırız.