Sadece plazalarda değil, muhtemelen insanoğlunun varolduğu ilk zamanlardan itibaren var olan, herhangi 2 kişinin bir araya gelmesiyle tetiklenen bir davranış biçimidir. Plazalarda ise her çalışanın rastladığı, maruz kaldığı veya icra ettiği içgüdüsel bi vakadır dedikodu. Tabii çeşitleri ve etki alanlarına göre kısımlara ayrılabilir.
Kurumlarda her çalışanın dedikoduya doğrudan veya dolaylı iştirak ettiği kaçınılmaz bir gerçektir. Bu, insan ruhuna yapışan bir virüstür esasında. Toplum psikolojisinin içinde yer alan ve içgüdüsel ihtiyaç şeklinde dışa vurulan bir iletişim aracıdır. İşyerinde iletişimi arttırdığı belirtilir. Dedikoduyla geçirilen molalar ve yemek araları olur.
Genelde söylenme, homurdanma ile başlayan bu iletişim biçimi, konuşan kişi için meditasyon görevi de görür. Dedikodu sohbetleri “bomba haber, süper havadis, flaş gelişme” nitelemeleriyle tanıtılır ve ilgi uyandırır. Ardından bu şöyle yapmış, şu böyle etmiş gibi cümlelerle devam eder. İnandırıcılık katmak için gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum demek yeterli olur. Duyulmaması gereken bir gerçeğin aktarılma hadisesi olsa da çoğu zaman olmayan bir olayın olmuş gibi gösterilmesi, abartılması ve varsayımlar üzerinden kurgulanması olarak yayılır.
Dedikodunun zararları nelerdir?
Her hangi bir çalışanın, çoğu zamanda da masum birinin canı yanabilir. Çeşitli gruplaşmalar ile biri veya birileri dışlanır. Mağdura uyarı, işten çıkarılma gibi üzücü olaylar yaşatılabilir. Terfi, zam gibi önemli olaylar engellenebilir. Her halükarda yapan kişinin “hak etmişti” diye son noktayı koyacağı gelişmeler yaşanabilir.
Yapan kişiye de büyük zararları olsa da o kişi bunu göremez. Çünkü o an dedikodu dünyanın en anlamlı olayıdır. Arkasını döndüğü anda dedikoduya başlayan, sosyalleşmeyi dedikodu sanan ve gittikçe çığrından çıkan bu kişiler uzun vadede toplumun huzurunu bozan, hatalı kararların alınmasını sağlayan istenmeyen adam (cinsiyet belirtilmeden) olurlar. Dün dedikodu yaptığı kişileri başkalarıyla çekiştiren kişiler dışlanmaya başlarlar.
Bazıları dedikodu konusunda yüksek ihtisas yapmış gibidir. Çeşitli zayıflıklarını ve eksiklerini gizlemek için başkalarını küçük düşürmeye, karalamaya çalışır. Bencillik ve kıskançlık dedikodu sayesinde dışa vurulur. Bir kız ve bir erkek molaya çıksa hemen baş göz edilir. Serbest kıyafetin uygulandığı işyerine biri takım elbiseyle geldiyse iş görüşmesine gitmiştir( ki yüzde 99 iş görüşmesine gitmiştir=)), Bir yöneticinin canı sıkkınsa kesin işten ayrılıyordur gibi anlamsız ve çocuksu hareketlerle yakıştırma ve çekiştirme yolunu seçerler.
İşyerinin düzenini bozma, huzursuzluk çıkarma gibi.maddeler baz alınarak bu kişilere idari işlem uygulanabilir. Bu sayede bu zararlı alışkanlıklarını devam ettirmemeleri sağlanabilir. Tabi kişi genel anlamda huzursuzluk abidesiyse departman değişikliği veya son çare olarak işten çıkarma düşünülebilir.
Konu insan psikolojisini ilgilendirdiği için, bir uzmana sormak şart oldu. Bu vesileyle, Psikolog Çağlar Karaman ile yaptığım mini söyleşiyi de yazıma ekledim.
Dedikodu içgüdüsel bir dışavurum mudur?
Dedikodu çoğu zaman bir silah olarak kullanılır. Kişi, kendisini mutlu eden bir ilişki kuramadığı kişiye karşı saflarındaki insanları arttırabilmek, onu diğer insanlara da kötü gösterebilmek için, zaman zaman da abartı ve yalan ekleyerek, o kişinin olumsuz özelliklerini konu ile aslında ilgisi olmayan kişilere aktarır. Dedikodusunu yaptığı kişi ile yaşadığı problemde kendisini haklı olan taraf olarak görmek ve göstermek ister.
İşyerinde sürekli dedikodu yapan kişiler neyi hedefler?
Dedikodu yapmayı bir alışkanlık haline getirmiş ve tüm sorunlarını bu yöntemle çözen kişilerde bu alışkanlıkların kaynağı incelenmelidir. Duygusal bir çöküntü, aileden gelen alışkanlıklar ve öğretiler, sorun çözme yetenekleri değerlendirilmeli ve ihtiyaca göre bir uzman yardımı sağlanmalıdır.
Sürekli dedikodu yapan kişiler ne yapmalı, neler önerilebilir ?
Dedikodudan korunabilmek her zaman için kolay değildir. Eğer işinizde başarılıysanız ve kıskanılan bir konumdaysanız ister istemez hakkınızda hikayeler çıkacaktır. Doğru kişilere kendinizi doğru bir şekilde göstermek, dedikoduya meyilli olduğu bilinen kişilerle mümkün olduğunca az paylaşımda bulunmak sizi biraz olsun dedikodudan koruyacaktır.
Mağdur, kendini dedikodu sağanağından nasıl koruyabilir?
Dedikoduya maruz kaldıktan sonra ise bunun sizi yıpratmasına izin vermemeniz gerekmektedir. Sizi gerçekten tanıyan bilen kişilerin bu anlatılanlara inanmayacağını ve sizi anlatan kişiye karşı her daim savunuyor olacaklarını kendinize hatırlatıyor olmak biraz içinize su serpecektir. Bir yandan meyve veren ağacın taşlandığı gerçeğini de aklınıza getirmekte fayda vardır.
Ofiste huzurun bozulmaması ve takım çalışmasının daha verimli ilerlemesi için bu tip vakalardan uzak durmaya, gerekirse müdahale etmeye gayret gösterin. Dedikodusuz, Huzurlu çalışmalar temenni ederim.