Yoğun seminer ve konferans döneminde seçerek ve zaman ayırarak katılabildiğim bir seminer daha. Aslında bu bir söyleşi yani sohbet. Hani arkadaş toplantılarında bir konu hakkında herkes konuşur ve yorum yapar ya. İşte öyle bir şey. Toplantıda bir akıl hocası, akranlarımızın büyüğü konumunda bir sohbet ustası. Hepimizin tanıdığı bir isim aslında. Bekir Ağırdır. Konda araştırma şirketinden ve kendisi kabul etmese de bir toplum bilimci. Yıllardır toplumu didik didik araştırdığı için bu bağlamda değerlendirilebilir. Genelde seçim öncesi a partisi kaç oy alır, b partisi barajı geçer mi diye düşünürken tv lerde görürüz onu.
Ben daha önce Peryön kongre de dinlemiştim. Hatta unutmuyorum, dinlerken twitnot yazamamış ağzım açık mest olmuştum. Şaka yapmıyorum. Fırsat ve imkan bulursanız gidin bir söyleşisine ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ben diyen sosyologu kat be kat ezer de geçer. Çünkü elinde sürekli bir bilgi akışı var ve araştırmayı kendisi yapıyor. Olayın içinde. Dolayısıyla net ve sonuç odaklı araştırma yapabiliyor. Yazıyı okuyan bir sosyolog isen ve Bekir beyi tanımıyorsan, sana göre şu an ben saçmalıyorum.
Organizasyonda Açık Sınıf ve Okalip Toplantı Keyfi daveti ile yerimi aldım. Buradan kendilerine çok ama çok teşekkür ederim. Malumunuz Gezi olayları ile ülkemizde daha önce görülmemiş değerde bir enerji açığa çıkmış ve öbek öbek toplumda çeşitli yaftalar ve tanımlamalar bulmuştu. İşte bu söyleşinin amacı olayın özü nedir? ve kimler neler düşünüyor? zamanımız dar ve sohbet de koyu olunca, yetmiyor tabi ki. ama süreyi son saniyeye kadar kullanarak dinlemek nasip oldu. Söyleşide yalnız değildim elbette. #iksohbeti ekibinden İlker Serdar Çetinkaya da vardı. Ayrıca Kurumsal İletişimin Vedat Miloru Uğur Özmen de davetliydi.
Söyleşi boyunca çeşitli araştırmalar söylendi. Toplumun karar vermede neyi ön planda tuttuğu ve neleri baz aldığı gibi net bilgiler öğrendik. İnanmayacaksınız ama kendi toplumumuza o kadar uzağız ki. Duydukça şaşkınlığım daha fazla arttı. Kendi toplumuna yabancı bir milletin herkesi dahil eden konuşmalarını düşününce ne kadar yanlış yaptığımızı fark edebiliyorum. Mesela bir reklam şirketisiniz veya bir ürünün reklamını yapmak istiyorsunuz. Eldeki verilerle yalnızca ülkenin yüzde 10 luk kısmına hitap ettiğini bilseydiniz kesin vazgeçerdiniz. Gündem siyaset olduğu için, siyasilerin topluma, kendi tabanlarına ve potansiyel seçmenlerine karşı yabancı olduklarını düşündüm. ve konuyu kendimize getirdim. ne kadar çok genelleme var hayatımızda ve ya ön yargı. Bunlardan kurtulmak gerekiyor. İş yaşamında özellikle kurumun istihdamına doğrudan etki eden departman olarak insan kaynaklarının bu anlamda doyurulması gerekmektedir. Aksi halde alınan kararların çoğu yanlış olacak ve biz nerede yanlış yaptığımızı anlayamayacağız.
İş başvurusu yapan bir adayı düşünelim biz onu tanımıyoruz. oysa bizim departmanın adı insan kaynakları. Göbek adımız iletişim. Ama kaynağından uzak ve kaynağına yabancı bireyleriz. Dolayısıyla aldığımız her karar neticesinde kendimize gizli muhalifler yaratabiliyoruz. Titreyip kendimize gelmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Kısa zamanda kendimizi geliştirmezsek insan kaynakları alanında yöneticilere ispatlayabileceğimiz bir özelliğimizi kaybetmiş olacağız.
Başlıca sorunumuz, şeffaf şirket, birlik ve beraberlik, iletişimi yüksek çalışanlar derken aslında tam tersi bazı konularda kapıyı sıkıca kapatmışız. Mesela kurum kültüründe eşitlik yazıyor ama kadın, engelli, lgbt gibi konular işin içine girdiğinde hiç oralı olmuyoruz. Ne demiştik? kaynağını tanı! Onların değerlerini sahiplen ki katma değer artsın. Hem kaynağın olan bireye, hem kurum kültürüne hem de kendine katkın olsun.
Yazıyı yazmamda ilham olan Bekir Ağırdır söyleşisi, Açık Sınıf ve Okalip Toplantı Keyfine oldukça bilinçli gündemleri için teşekkür eder, selamlarımı ve sevgilerimi gönderirim. Bu toplantıdan bana kalanlar bunlardır değerli arkadaşlarım. Algım ve bakış açım yettiğince iş hayatına adapte ederek yorumlamaya çalıştım.
Sizlerinde algısı açık ve bilinçli bir şekilde katma değer yaratan bireyler olmanızı temenni ederim.