Yazı dizisinin 2. kısmı
“Çalışa(maya)n Anneler 1″ isimli yazıya buradan ulaşabilirsiniz
#CalisanAnneler
Bu yazımda uygulamalar kısmına yer vereceğim.
Bazı büyük kurumların annelere yönelik uygulamaları bir nebze olsun tatmin ediyor. Mesela şirkete kreş veya oyun odası açmak annenin işini daha iyi yapmasını sağlayabilir. Bu, çalışanı işyerinde tutmak için yapılabilecek en başarılı hamledir. Bazı kurumlarda annelere esnek çalışma saatleri sunulur. Mesaiye geç başlama veya erken çıkış gibi. Bebekli ve doğum sonrası işe tekrar başlayan annelere emzirme odası yapılması da iyi bir uygulama.
Çalışan annelerle ilgili iş kazası istatistiği yapılmamış fakat potansiyel olarak daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Burada annenin odağında olan çocuğu, yaptığı işe konsantre olmayışını tetikliyor.
Hem çocuğu ihmal et, Hem de istediğini yapma(!)
Çalışan anneler için diğer büyük sorun da psikolojik sorunlar. Yani hem işe hem de evine ve çocuğuna değer vermek isteyen anneler kendilerinden ödün vermeye başlıyor. Zaten başlıca çalışan anne olarak büyük ölçüde özverili oldukları yetmiyormuş gibi işte ve evde daha iyi olmak zorunda bırakılıyorlar. Evine ve çocuğuna yeterince önem gösteremediğini düşünen anneler çocuğuna hayır kelimesi kullanamıyor. Bu küçük görünen ama gün geçtikçe çığ gibi büyüyen bir sorun halini alıyor. Çocuğu ihmal ettik bari her istediğini yapalım felsefesi hem anneyi hem de çocuğun psikolojisinde belirli sorunlar yaratabiliyor. Hem işe hem de eve yetişemediğini düşünen annelerin dertleri daha da büyüyor.
İşe Dönen Anneler
Regus şirketinin yaptığı bir araştırmaya göre anneleri işe alma oranı en düşük ülkeler %20 Güney Afrika, %18 ABD ve %15 ile İspanya. Bu oran ülkemizde %52 ile yüksek seviyede. Ülkemizde şirketlerin anneyi işe alma oranının diğer ülkelere göre daha yüksek olmasının başlıca sebebi yasal mevzuat. Mevzuata göre anne doğum öncesi ve sonrası ücretli ve ücretsiz izin kullanıp ardından tekrar işe dönebiliyor. Çocuğuna bakmayı tercih eden ve çalışma hayatını noktalayan anneler daha depresif olabiliyor. Eski işyerine tekrar başlayamayan anneler başka yerde çalışmak yerine bir müddet ara verebiliyor. Bu durumda alışık olduğu düzenli hayatın dışına çıkarak adaptasyon sorunu yaşıyorlar.
Anneler ve anne olmayan kadınların bir diğer sorunu ise işyerinde hakettiği karşılığı alamamak. Mercer 2014 “Kadınlar İş Dünyasında Parladıkça” araştırması kadınların son 20 yıldır hala iş yerlerinde hak ettikleri yeri bulmadıklarını ve erkeklere oranla eşitlik ve cinsiyet ayrımcılığında geriden geldiğine dikkat çekti. Dünyada iş gücünün %41’i kadın ve kadınlar en çok destek birimlerinde rol alıyor. Profesyonel seviveyede ise iş gücünün %40’ı kadın, %36’sı müdür seviyesinde, %20’si kıdemli müdür ve %19’ü direktör rollerinde.
Türkiye’de PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği ve Mercer işbirliğiyle “Kadınlar İş Dünyasında Parladıkça” 2015 araştırması ise cinsiyet eşitliğinde, firmaların engelleri nasıl aşacağının cevaplarını arıyor. Araştırmaya son katılım tarihi 14 Ağustos 2015 tarihiydi. Bu araştırma sonuçları elime ulaştığında sizlerle de paylaşacağım.
Araştırma hakkında detaylı bilgi almak için ilgili siteye geçebilirsiniz.
Bir önceki yazımda Nutricia’nın seminerine değinmiştim. Seminer sonrası kendilerinden güzel bir de mail aldım.
Danone Nutricia Anne Bebek Beslenmesi, Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ne imza atarak, bütün platformlarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için çabalayacağını beyan etti.
Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) ve Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN Women)ortaklığında 2010 yılında oluşturulan Kadının Güçlenmesi Prensipleri’nin dünyada bin 64, Türkiye’de ise 53 imzacısı bulunuyor. Kadının Güçlenmesi Prensipleri’nin sekiz maddesi ise şunlardan oluşuyor:
- Cinsiyet eşitliği için üst düzey kurumsal liderlik sağlanması
- Tüm kadın ve erkeklere işte adil davranılması, insan haklarına ve ayrım yapmama ilkesine saygı gösterilmesi, bu ilkelerin desteklenmesi
- Tüm kadın ve erkeklere sağlık, güvenlik ve refah sağlanması
- Kadınların eğitim, kurs ve profesyonel gelişim imkânlarıyla desteklenmesi
- Kadınları güçlendiren girişimci gelişimi, tedarik zinciri ve pazarlama yöntemlerinin uygulanması
- Toplumsal inisiyatifler ve destekler aracılığıyla eşitliğin teşvik edilmesi
- Cinsiyet eşitliğinin sağlanması için gelişimin ölçülmesi ve halka açık raporlanması
TÜİK verilerine göre kadın, istihdam ve doğum
Eğitimli kadınların işgücüne katılma oranı daha yüksek oldu
İşgücünün önemli bir göstergesi olan işgücüne katılma oranı, 2013 Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre Türkiye genelinde %50,8, kadınlarda %30,8, erkeklerde ise %71,5 oldu.
Eğitim durumuna göre işgücüne katılım oranı incelendiğinde, kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görüldü. Okur-yazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı %17,4, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranı %26,3, lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %32,1, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %39,3 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %72,2 oldu.
Üst düzey kadın yönetici oranı %9,4 oldu
Türkiye’de 2014 yılında kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı 2013 yılına göre önemli bir değişiklik göstermeyerek %9,4 oldu. Kadın hakim oranı %36,9, kadın profesörlerin oranı ise 2013-2014 öğretim yılı için %28,7 oldu. Kadın polis oranı daha önceki yıllara göre önemli bir değişiklik göstermeyerek 2014 yılında da %5,5 oldu.
NKA sonuçlarına göre 2011 yılında, Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisinde işgücüne katılma oranı %47,5 olup, bu oran erkeklerde %69,2, kadınlarda ise %25,9 oldu. Avrupa Birliği üyesi ve aday ülkeler arasında kadınların işgücüne katılma oranının en düşük olduğu ülke Türkiye’dir.
Türkiye genelinde işgücüne katılma oranı cinsiyet ve yaş gruplarına göre incelendiğinde, tüm yaş gruplarında erkeklerin işgücüne katılma oranı kadınlara oranla daha yüksektir. İşgücüne katılma oranı erkeklerde en yüksek %95,4 ile 35-39 yaş grubunda, kadınlarda ise %38,3 ile 25-29 yaş grubundadır.
NKA sonuçlarına göre 2011 yılında, işgücündeki kadınların %35,6’sı, işgücünde olmayan kadınların %52,8’i 3 ve daha fazla çocuk doğurmuştur.